20 Kasım 2010 Cumartesi

Mecburi Yön



Boş düşünce balonu basınçtan patladı.
Kafamın tam üstünde bana ait olmayan davranışlar sergilememe sebep olan bir buz kalıbı mevcut. Saçma düşünceler, aşırılıklar.
Evet farklı, ilk hatta. Ama her süreç gibi önce tanı, sonra tedavi. Erimiş oksijeni reddediyorum, yeteri kadar beslenmemek algıda gerileme yapmakta.
Sen ki aklıselim... Sarsılmaz, kuyruğu her daim havada...idin. Gözlerini bağladın, peki. Kafanı uyuşturmak da neyin nesi?
Böyle de olurmuş, tırnak kadarken bile yapmadığı saçmalamacaları yaparmış, eli ayağına dolanır yemeden içmeden kesilirmiş. Sadece üzülürmüş, yumurtadan yeni çıkmış bir koca kafa gibi o başını nereye yaslarsa orada kalırmış. Dünya çok kocaman, çok ağırmış...
Hayatı tersten yaşayan bir balık, tüm genellemelerin dışında durur, bazen tepkileri sıradanlaşır.
İlk aşık olduğunda aşka aşık olan, sonradan neye aşık olur? İşte ta kendisi!
Memnun oldum.
Acelesi varmış, tutmayayım. Peki.
Ben daha buralardayım.
Gerçek bu muymuş? Genellemeler de neymiş?
Aklım yerinde değil, buz kalıbı eriyene kadar ben ben değilim. Cevaplarımı sevmedim, alışamadık birbirimize, kullanamayınca attım. Yenileri lazım.
Ve üstelik ileri mecburi yön. Beynimi mizansene zorladığımda başarı grafiği yüksek. Zamanı kandırıyorum. Beni unutuyor bazen bazen. Kopmaları toparlayamıyoruz henüz. Dost deniz yıldızları gözlerden geçeni görüyor, sessizce kızıyor.
"Şiiii! Şıpıdık aklından geçeni tuttuğun gibi bırak". "Geçti kırmızı balık."
"Ama..." diyorum sonra... Bir benim kafam dondu, yoksa durdu mu dünya?
Yeni cevaplarım olmasa da bilirim, güzel bir genellemedir; "tüm türlerin efendisi kendisi"...
Kesici aletler kullanıyor rakip firmalar, bıçak kesiği... Birdenbire... Temiz iş.
Ben de öğrenebilirim kullanmayı ve belki bu defa gerçekten yüzgeçlerimi...
Evet, keserim.
Yapacak pek bir şey aklıma gelmiyor tedavi için.
Çünkü bunu tanıyorum sanmıştım.
Gerçekten yanılmışım.

0 Comments: