15 Şubat 2010 Pazartesi

SAN(R)I!






Senin adana

daha mı geç iner gece?

Senden ilerde yürümem

yılan sokmasın diye mi

sandaletli ayaklarını?



Denge asla kurulamaz.

Bunun için susar yıldızlar

açmazlar ağızlarını.



Nasıl gecer mevsim

nasıl

neyle ölçülür

yokluğunun takviminde?



Nasıl ölçmeli

altüst ışığımın

akış hızını

olanlarda

ve olacağın dağında?



Denge asla kurulamaz.



Neyse ki gözlerimiz geceleri

yansılar birbirini

ve geçer tüm baş dönmeleri.




Koşuyorum; kalbimin attığını duyma çabası. Bir baştan öbür başa... Kuyruğum cama çarpıyor. Canım yanmıyor. Canım atmıyor. Yoruyorum, koşuyorum... Soluğumu tutuyorum. Atmıyor!


Zaman dondu sandım. Günler önceleri avucumda birikir gibiydi. Tutmuştum teker teker. Sonra farkettim. Sayıların gölgeleri koyu birer damga gibi işlendi. Yıldız tozlarıyla beraber zaman arsızca aktı gitti.... Lanet olsun, akıyor! Gidiyor!



Yeni kimyam sanıları sanrılara çevirdi. Uyuşma hissi tanıdık... Uyuyan adamlara, uykusuz masallara alışık. Sanılarla başladı önce. Sandım ki kendimi bölersem varoluşumdan kurtulurum. Sandım ki yağmalanırsam varlığımı unuturum. Uyuştukça sanılar çizgiyi geçti... Kahrolası varoluş yerli yerinde! Kahrolası kalbim yerinde!