Senin adana
daha mı geç iner gece?
Senden ilerde yürümem
yılan sokmasın diye mi
sandaletli ayaklarını?
Denge asla kurulamaz.
Bunun için susar yıldızlar
açmazlar ağızlarını.
Nasıl gecer mevsim
nasıl
neyle ölçülür
yokluğunun takviminde?
Nasıl ölçmeli
altüst ışığımın
akış hızını
olanlarda
ve olacağın dağında?
Denge asla kurulamaz.
Neyse ki gözlerimiz geceleri
yansılar birbirini
ve geçer tüm baş dönmeleri.
Koşuyorum; kalbimin attığını duyma çabası. Bir baştan öbür başa... Kuyruğum cama çarpıyor. Canım yanmıyor. Canım atmıyor. Yoruyorum, koşuyorum... Soluğumu tutuyorum. Atmıyor!
Zaman dondu sandım. Günler önceleri avucumda birikir gibiydi. Tutmuştum teker teker. Sonra farkettim. Sayıların gölgeleri koyu birer damga gibi işlendi. Yıldız tozlarıyla beraber zaman arsızca aktı gitti.... Lanet olsun, akıyor! Gidiyor!
Yeni kimyam sanıları sanrılara çevirdi. Uyuşma hissi tanıdık... Uyuyan adamlara, uykusuz masallara alışık. Sanılarla başladı önce. Sandım ki kendimi bölersem varoluşumdan kurtulurum. Sandım ki yağmalanırsam varlığımı unuturum. Uyuştukça sanılar çizgiyi geçti... Kahrolası varoluş yerli yerinde! Kahrolası kalbim yerinde!
0 Comments:
Post a Comment