Uzun uzun kulelerde herkes birbiriyle göz göze geliyor burda...Hepsi bu.Kapı çalmıyor! Yakınma ya da isyan etmiyorum, hayır. Kuyruğumu göbeğime doğru çekince farkediyorum ki fazlasıyla geniş bir yer burası. İyi mi kötü mü bilmem,bu eylem sanırım onun büyümesini engelleyecek ve bir süre sonra budama zamanı gelecek. Oysa macera heveslisi ruhum beni daha başında patlayan hayallere ve değişken yaşam şartlarına sürüklüyor. Kabul ediyorum, bu ara sık değişiyor!
Evet, korkarım yeni bir sendrom başladı. Artık kafamın üzerini değil katlayarak yıprattığım kuyruğumu yokluyorum. Burda tek tek kulelerde insanları seyretmekten yoruluyorum. Bir göz kırpışı kadar zaman aralığında herkesin gözlerini dolaşabilmeyi özledim.
Yukarıya uzattığım dudaklarım yerini aşağıya uzatmak istediğim bir kuyruğa bıraktı. Solungaçlarımla aramdaki meseleyi hallettim. Son gözdem kuyruğum.
Uzatır uzatmaz okyanus dolusu deniz canlısını bir pet şişeye sığdırmak istiyorum. Ama kendimi tanıyorsam yukarı çekeceğim tek şey siyah bir poşet dolusu kabus olur. Kara bir poşetten fırlayan geçmiş kabusları bir korsan gemisinde Karayipler'i boylamış olsa da sanırım, nefes alacak aralık olmadan yalnızlaşmayı özledim!
0 Comments:
Post a Comment