11 Ekim 2009 Pazar

Baloncuktan Kurmaca

Üç beş hesap yaptım, sendromlarımı çarpanlarına ayırınca her şey netleşiyor. Ağzımı her açtığımda kaçan baloncuklar ya bilgi sızdırıyor ya da aşk kaçırıyor! Yaşayan bir ademoğlunun dediği gibi;
-İnsanın ağzı laf, kalbi aşk kaçırır!
Benim gibi koca ağızlı deniz canlılarında çoğu zaman lafın lafı bile olmaz! Baloncuk için ayrı bir ekipmana ihtiyacı olmayan her canlı, korkulası büyüklükte hava kabarcıkları çıkartırsa sınırların ötesine geçebilir demektir. Üretebilme meziyeti yerleşik bir aksilikle birleşince her zaman olumlu sonuçlanmaz. Bahtsız bir balık, hiçbir zaman sevmediği solungaçlarının bir gün intikam alma ihtimalini aklına getiremeyecek kadar safsa yeni yeni sendromlara gebedir.

Ben hala kuyruğumu çekiştirerek uzatma çabasındayım. Böylesi ilkel bir yöntemi seçmiş olmam tamamen çaresizlikten. Yeteri kadar mineral alamıyorum. Lokomotif hissiyatıyla yüzen dışkımdan da açıkça görülüyor, suyumu değiştirmeyi unutuyorlar. Her eve duyarlı bir denizatı şart!

Yer yer oksijensizlikten kafayı buluyorum. Sanırım algıları açmak bu olmalı. Fiziksel gerileme yapsa da algı süzgecinde muazzam açılımlar yaptığını inkar edemeyeceğim. Sendromlarımın kaynağını da bu şekilde bulmuş olmalıyım. Şu sıra kafam gayet güzel. Günlerdir pet şişeyle yosun tuttuk. Duygusal yaşantım hakkında açık vermek huyum değildir ama çakırken gevezeliğim tutuyor. Farkettim ki ben sustuğumu sanırken asıl soluk alma adı altında sözsüz sessiz kaçanlarla başa çıkamamışım. Arada oyalanmak için baloncukları birleştirip prens de yapmışım. Alkışa değer bir hareket gibi görünse de baloncuk imalatına ara vermeyi unutmak büyük hata! Ortalık gereksiz boşluklar ve amaçsız nefeslerle dolmuş.

Söz veriyorum bir dahaki imalat sonrasında baloncuk üretimine ara vermeyi unutmayacağım. Önümde uzuuun bir zaman var. Takdir edersiniz ki artık prens yapmak eskisi kadar kolay değil. Yeteri kadar suda erimiş oksijenim yok!

0 Comments: