Uzaklar iyidir bazen.
Çünkü özlemek iyidir.
Hayal etmek daha iyidir, kafamı açar kocaman olurum.
Dünyanın herhangi bir yerinde yeniden doğup sonra yeniden başlarım.
Aynısıymış gibi...
Tıpkısıymış ve hatta eskisinden daha güçlüymüş gibi.
Çünkü artık biliyorum.
Dünyada bi tanecik kırmızı balık, bi tanecik mavi balıkmışız.
Uzaklar uzaksa da biz hep
Hep ama hep, çok çok bi çok yakınmışız...
20 Aralık 2011 Salı
Bazen iyidir
13 Kasım 2011 Pazar
Kasım bahar
Kasım bi bahar cinsidir, bunu herkesler bilir.
Bu ara bulut şaşkın, ben şaşkın.
Kutup yıldızının sözleri aklımda.
Getirdiği yaz öyle kocamandı ki tenime hiç soğuk değmez sandım.
Ve o yağmuru çok sever, çünkü yağmur iyidir.
Yağmur bizi güçlü eder.
Ama güçlüyüz de zaten. Tatlı sulardayız.
Tatlı sulara yalnız tatlı sular değer.
Ve kocaman, ılık serinlikler...
Kasım bi çeşit bahardır.
Hepsi bu!
4 Kasım 2011 Cuma
Lifeislife
Gülücük gülücüktür.
Ama aslında gülücük hep aynı yerde, doğru yöne uyanmaktır.
Gülücük kedidir.
Bazen güzel bi balıktır.
Ekmek kırıntısıyla boğulan ördektir de.
Gülücük gülücüktür evet.
Bi de okyanus...
Hı hımm... Hayattır.
27 Temmuz 2011 Çarşamba
Yaz olmuş, söz olmuş...
Göğe bakmak güzel.
Başım dönmüyor artık, geriye doğru atsam yüzgeçleri...
Hep göğe baksam güzelmişim.
Çünkü serin bir yer varmış.
Çünkü serin, tatlı sular varmış.
Bir avuçtan az değilmiş, okyanustan fazla hiç değilmiş.
Hep maviymiş, yeşilmiş...
Ben meğersem...
Biraz maviymişim.
Meğersem biraz yeşil...
Çünkü yıldızlar da sarıdır bazen.
Çokça sarıymış o şimdi, sıcacıkmış.
Günleri eritirmiş.
Söz olmuşuz çünkü.
Bi bakmışız bir çırpıda eritmişiz günleri...
21 Nisan 2011 Perşembe
Bulut deli!
Düşümde bir bulutla konuştum bugün.
Üşüme dedi bana, sakın üşüme.
Ne kadar az üşürsen yaprakların o kadar az ölür, ve çiçeklerin...
O kadar çabuk açar.
Söz veriyorum, çiçeklerini sana getireceğim dedi.
Hemen inandım.
Deli miyim acaba?
Yoksa daha mı çok minik?
17 Nisan 2011 Pazar
4 Nisan 2011 Pazartesi
Soru işareti
Soru bir işaret olabilir mi?
Belki...
"Bazen"lerin "sık sık" olduğu durumlarda arası "sık"laşan "sık sık"ların gölgeleri gibi...
Çünkü sorular kocamandır ve uzayda kapladığı yeri yabana atamayacağımız kocaman gövdeleri vardır.
Soruların kocaman gövdeleri olur, bu doğru.
Ve kocaman gölgeleri; her gölgenin serinliğine benzer, hafif ama pek de iyi gelmeyen serinlikleri...
Akıllı balıklar bilir, evet vardır çünkü.
Çünkü hissederler, önce pulları bilir. Gölge üşütür.
Ama iyidir de "bazen".
Serinlikler kafa açar, dinç tutar.
Batar da sonra, iğneler, uyuşturur... Dondurur, hissizleştirir.
Çünkü ben de bilirim, hissizlik batar yine de dinç tutar.
Eğer tutup hiç bırakmadığınız "tekrar"larınız yoksa bilemezsiniz.
Denizi bilmek gibi bir şey değildir çünkü.
Ama biri gelir, helyumu kaçmış balonlara üfler, üfler...
Yüzünüze gökkuşağının renkleri yayılır kalır.
Sonra o balonlara ne mi olur?
Puff!
Soru bir işarettir.
Ve gökyüzünde çok daha az yer kaplar.
21 Mart 2011 Pazartesi
Balıklar da uçar!
Kanatsız balıklar ve yüzgeçsiz kuşlar olurmuş.
Göç vakitleri geldiğinde nereye gideceklerini bilirmiş hepsi. Balıklar hep bilirse iki kere bilme bir bilmeme eder mi?
Benim kanatlarım ya da pervanem olursa boyum bir karış daha uzar mı?
Sorularım bitmeden gelirse hem, böylesi daha bi güzel olmaz mı?
12 Mart 2011 Cumartesi
İlkyaz
Kış bitmiş.
İçim kıpır kıpırmış.
Bayram sabahı karın ağrısı gibi bir şey. Heyecana yakın ama değil gibi de.
Yoksa ben...
Kaburgalarım kalbimi korumaya yetti.
Tüm bahar onu da içimde yaşatmaya yeter mi?
26 Şubat 2011 Cumartesi
Şarkı
Bir şarkı dinlersin.
İyi gelir önce, sonra dinlersin... Dinlersin.
Dinlersin, öylece.
Düşünmeden bilirsin ve yine hep bilirsin.
Tüm hayaller ortakmış, tüm acılar...
Tüm rüyalar aynıymış.
Savaşlar, güzeller ve de çirkinler.
Masallar da. Kışlar da ve hatta yazlar da!
Bir avuç tatlı su. Tüm düş bundan ibaretmiş.
İyottan arınmış tüm hücreler bir gün kendini yollara vuracak.
Aynı şarkıyı dinleyecek. Sadece yürüyecek, yüzecek...
Yüzgeçleri kanayana kadar!
Çünkü yollar varmış, tek başına gidilemeyecek yollar...
Ve aslında kendi kendine akan sular varmış...
Ama yollar da varmış, evet.
Ve yalnızken hiç olmayan korkular....
Varken hep varolan gerçekler ve kabuslar...
Bi gözümü kapatırım, diğeriyle ona bakarım.
Yalnızken varolan korkular da varmış, karanlıkmış.
Ve aslında onla ne kadar azmış siyah.
Gülümsemem hep mi kocamanmış?
Kim bilir!?
.......
Ne kadar da çocukmuşuz aslında...
16 Şubat 2011 Çarşamba
Dönüşüm
Pullarımız varmış.
Yıldız tozundan...
Bi de...
Bazen, bazenden biraz sık. Tebessüm olunca...
Sık sıkların arası sıklaştığında... Hep mutlu olunca...
Soru sormak bir oyun, kaçınılmazmış.
Durdum, sormuyorum. Bilmiyorum ki!
Kocaman bir kutup yıldızı bir anda mavi bir balığa dönüşürse sular altında neler olur?
Neler olabilir ki? Güzel olmayan neler olabilir?
Bilemeyince karışır mıymışım?
Kendimden başka dost balıklar varmış.
Öyle çok benlilik olmuştu ki... Bencilliği sevmez benliliğim, ama bilemez de.
Mavi balıkmış, lüfermiş... Hem bildirir hem de bilirmiş...
Bilmediğinden korkmazmış ki balık kısmısı, bildiğinden korkarmış.
Gece kabusları bilmelerden... Hem de hep bilmelerden. Tanıdık...
Mavi balık öyle bilge ki! Bunu da bildirdi.
Haklıydı çünkü... Bi yüzgeçli bilmediğinden korkmaz ki!
O halde binlerce, binmilyonlarca kez... Pulları ve de yüzgeçleri ve de hepsi...
Hoşgelmiş!
Ve yine hoşgelmiş...
Ve yine...
Bi de...
Yine!
8 Şubat 2011 Salı
Böyle miymiş?
Bir varmış, hep varmış...
Kırmızı balıkmışım, sarsakmışım...
Öyle çabuk kızar, hemen küsermişim...
Şimdi nasıl çabuk geçiyor her şey de bir o kalıyor?
Tozlar?
Evet birazcıcık yıldız tozu yuttum. Ne güzelmiş dedim, daha çok yuttum.
Sonra ellerim yok oldu, elleri oldu...
Sonra sonra...
Uzaklar eskisi kadar uzak değilken ve ben hala sarsak iken...
Akıllı olabilmek de varmış, uzakları aşmak da...
Elimde mendil yok.
Hiç sallamadım çünkü hiç gitmedi.
Gözlerimi öyle sıkı kapatmıştım ki karanlık hep karanlıktı bir zamanlar...
O zamanlar gitmeler ve gelmeler vardı.
Şimdi karanlıkta parlayan iki çift gözmüşüz.
Öyle gerçek, öyle çokmuşuz ki...
Biliyorum, çünkü gözlerimi açıyorum hala orada.
Gözümü kapatıyorum yine orada.
Bi kapıyorum...
Bi açıyorum...
Oh! İçim rahatlıyor, yine orada!
21 Ocak 2011 Cuma
Yıldız Tozu
Büyüdü, büyüdü içim de kocaman oldu!
Öyle kocaman oldu ki içim, kafam üşümüyor artık.
Göğe bakıyoruz, ben kuzeyde onu buluyorum o gözünü kapatsa yeter.
Hayal kahramanıymışım.
Hem kırmızı, hem mavi balıkmışım. Çünkü bir varmışız, hep varmışız...
Tüm yıldızlar sönse de gökte hep o.
Ellerim pullarımda, parlakmış yeniden. Üstüm başım yıldız tozu!
"Benim pullarım derinlere dayanamadı, çok üşüdü döküldü." dedim.
Bi minicik üfledi parlak pullar yıldız tozu...
"Bir hayal kahramanının yıldız tozuna, hayallerimin de kahramana ihtiyacı var." dedi.
Öyle kocaman haklıydı ki, sadece tebessümle susuş.
Tebessüm kaldı.
Dudağımın kenarında izi...
Ne de yakıştı!
14 Ocak 2011 Cuma
"Puff" İcadı
Bu ara yüzgeçlerim öyle meşgul ki...
Günler yetmiyor, sonra sonra geçmiyor. Zaman aklımı karıştırdı.
Birden hızlı, sonra yavaş...
Ama ama olmaz yok! Kutup Yıldızı oldurur, hem de her daim!
Hiç yormaz, yüzgeçlerimin uçlarından tutup öper, birileri yorulmuşsa da bi şeycik kalmaz.
Kışmış... Yazmış... Kimin umrunda!
Aldığımız nefes yetmiyor, zaman yetmiyor! Kışa çözüm buldu ki, bunu da oldurur.
Bi gün bakmışız ki bi "puff" la yan yanayız.
Şimdilik gözlerimizi kapatıyoruz, tasavvurla aldanış. Zamanı kandırmaca.
Olsun! "Puff"u bulana kadar beklerim.
Gün geçer gözümü bi açarım, kocaman sarılırım.
Sonra da kocaman...
3 Ocak 2011 Pazartesi
Kışla Antlaşma
Geceler uzun kalsın hep.
Bir antlaşma yaptık.
Kışı sevebilemem belki ama geceyi hep severim.
Uzunsa ve daha da uzun olacaksa gece, kışla savaş niye?
Uyanık uykularda kutup yıldızı.
Kar küresinde geceler uzun olsun, olsun ki gündüz kutup yıldızı ulaşamazken gece bulsun.
Tüm anlar birer birer günden geceye dönsün, bir "an" bile kaçmasın...
Baharlar, yazlar ve hatta kışlar... Bizim olsun.
Ne güzel olmaz mı!?
Subscribe to:
Kayıtlar (Atom)