21 Nisan 2011 Perşembe

Bulut deli!




Düşümde bir bulutla konuştum bugün.
Üşüme dedi bana, sakın üşüme.
Ne kadar az üşürsen yaprakların o kadar az ölür, ve çiçeklerin...
O kadar çabuk açar.
Söz veriyorum, çiçeklerini sana getireceğim dedi.
Hemen inandım.
Deli miyim acaba?
Yoksa daha mı çok minik?

17 Nisan 2011 Pazar

İlkyaz Tutulması


O mu ilkyaz mı daha önce gelecek?
Boşverelim ilkyazı demedi mi?
Ceplerinde bol bol yazla gelecek...

4 Nisan 2011 Pazartesi

Soru işareti

Soru bir işaret olabilir mi?
Belki...
"Bazen"lerin "sık sık" olduğu durumlarda arası "sık"laşan "sık sık"ların gölgeleri gibi...
Çünkü sorular kocamandır ve uzayda kapladığı yeri yabana atamayacağımız kocaman gövdeleri vardır.
Soruların kocaman gövdeleri olur, bu doğru.
Ve kocaman gölgeleri; her gölgenin serinliğine benzer, hafif ama pek de iyi gelmeyen serinlikleri...
Akıllı balıklar bilir, evet vardır çünkü.
Çünkü hissederler, önce pulları bilir. Gölge üşütür.
Ama iyidir de "bazen".
Serinlikler kafa açar, dinç tutar.
Batar da sonra, iğneler, uyuşturur... Dondurur, hissizleştirir.
Çünkü ben de bilirim, hissizlik batar yine de dinç tutar.
Eğer tutup hiç bırakmadığınız "tekrar"larınız yoksa bilemezsiniz.
Denizi bilmek gibi bir şey değildir çünkü.
Ama biri gelir, helyumu kaçmış balonlara üfler, üfler...
Yüzünüze gökkuşağının renkleri yayılır kalır.
Sonra o balonlara ne mi olur?
Puff!
Soru bir işarettir.
Ve gökyüzünde çok daha az yer kaplar.