Tatlı tatlı rüzgar essin, sıcak... Ruhumuz şenlensin, adrenalinden dersimizi aldık sıra dinginlikte...
26 Ağustos 2010 Perşembe
11 Ağustos 2010 Çarşamba
Öyle Böyle Buyurmuş Üstad
Düşlerin tek gerçeklik olduğunu inkar etmek. Budalaca bir hayata ilk adım, boğuk anlara tutunarak asalaklaşmak. Hücrelerine sızan varoluşun kaynağı gözlerine ve derine, ve de hatta seni binlerce kez yanıltan kulaklarına aldanmak. Ahmaklığın takip ettiği o büyülü yanılsamaları gerçeklik sayıp körü körüne tutunmak... Sadece asılı durmak.
Büyük laflar etmemeli balık kafası ile, söylenmişleri mırıldanırken bile korkmalı. Biraz klor gibi değil yakıcı etkisi, kimyayı altüst ederken acının eşiğine yalvarsak çıtayı yükseltir mi? Metaları kovalarken hedonizm yutmuş belki, olamaz mı? Paraşütü zamanında açmak için oksijensizlik sinyal vermez mi hiç? Ya da yanılsamalara teslim olurken küçük savurgan akıllara girer mi "is all that we see or seem / but a dream within a dream?"
En iyisi sabırla biraz daha stok yapmak. Suda erimiş mineral ve oksijen zulası ile biraz macera, bolca umursamazlık. Bir kromajlı pırpır icadına bakar.
Ve sonsöz: Gittiğim yerlerde "olağan-içi"ne dahil her şeyi çözüp bir şişe şarapla sarhoş olacağım tüm putperec balıklar için, bir gün başaracağım... Gerçekten!
Subscribe to:
Kayıtlar (Atom)